-
1 her şeyden önce
berî her tiştî -
2 her şeyden önce
first of all -
3 her şeyden önce
to start with, above all, first and foremost -
4 her
1) jede(r, s)\her akşam/gün jeden Abend/Tag\her bakımdan in jeder Hinsicht [o Beziehung]\her insan jeder Mensch\her an gelebilir er kann jeden Moment kommen\her bahse girerim ich gehe jede Wette ein\her nasılsa irgendwie, wie auch immer\her nedense aus irgendeinem Grund\her ne kadar çok gayret ettiyse de... so sehr sie sich auch bemühte...\her ne kadar dostumsa da, ... wenn er auch mein Freund ist,...\her ne kadar hoşuma gitmese de, ... wenngleich es mir nicht gefällt,...\her ne kadar küçük olsalar da seien sie auch noch so klein\her ne kadar yağmur yağsa da sokağa çıkarım obwohl es regnet, gehe ich aus\her ne pahasına olursa olsun koste es, was es wolle, um jeden Preis2) \her şey yolunda giderse... wenn alles gut geht,...\her şeyden çok am allermeisten\her şeyden önce vor allen Dingen, zuallererst, vor allem\her şeyi var er hat alles3) \her tarafta/yanda überall\her taraftan/yandan von allen Seiten, allseitig\her yerde überall\her yerden überallher\her yere überallhinTürkiye'nin \her yerinde überall in der Türkei4) \her ihtimale karşı gegen alle Eventualitäten, für alle Fälle -
5 önce
'önce vorher, zuvor, früher; zuerst, zunächst;bir an önce möglichst bald;ilk önce zuallererst;bir yıl önce ein Jahr davor;postp - den önce vor D: her şeyden önce vor allem;senden önce geldi er kam vor dir;konj - meden önce bevor: gitmeden önce iyi überlege es dir gut, bevor du gehst;öncesi: cumhuriyet öncesi vorrepublikanisch;savaş öncesi Vorkriegs-;öncesinde am Tag vor D;seçim öncesinde am Tag vor den Wahlen;-in önceye geçerliği die rückwirkende Kraft -
6 her
her jeder, jede, jedes;her bir ein jeder/jedes, eine jede;her biri jede(r) von ihnen;her dem taze jugendlich wirkend;her gün jeden Tag;her günkü alltäglich;her halde (oder halü kârda) in jedem Fall; Alltagsanzug m;her nasılsa wie auch immer, irgendwie;her ne hal ise wie dem auch sei;her ne ise kurz und gut; irgendwie;her nedense aus irgendeinem Grund;her ne kadar wenn … auch, obwohl;her ne pahasına olursa olsun um jeden Preis;her şeyden önce vor allen Dingen;her zaman dauernd, beständig -
7 önce
внача́ле накану́не пре́жде пре́жде чем* * *1.снача́ла, внача́леilk önce — а) пре́жде всего́; б) внача́ле, снача́ла, пре́жде
önce bunu yapalım — дава́йте пре́жде э́то сде́лаем
önce düşün sonra söyle! — пре́жде поду́май, пото́м говори́!
2.önce o söyledi — снача́ла сказа́л он
1) в сочет. со словами, передающими понятие времениbir yıl önce — год тому́ наза́д
bundan bir gün önce — за день до э́того
2) в сочет. с именами в исходном падеже; пе́ред кем-чем; до; ра́ньше кого-чего; ра́ньше чем...; пре́жде чем...bir işi yapmadan önce — пре́жде чем де́лать како́е-то де́ло; пре́жде чем сде́лать что́-то
her şeyden önce — пре́жде всего́
senden önce geldi — он пришёл ра́ньше тебя́
3) в функции служ. имениöncesinde — накану́не...
3.seçim öncesinde parti genel merkezleri — центра́льные о́рганы па́ртии накану́не вы́боров
то, что предше́ствует (чему-л.)bu hükmün önceye geçerliği yok — э́то реше́ние обра́тной си́лы не име́ет
4.bu işin bir öncesi var — э́то де́ло име́ет предысто́рию
kapitalizm öncesi üretim ilişkileri — докапиталисти́ческие произво́дственные отноше́ния
savaş öncesi yıllar — довое́нные го́ды
-
8 قبل از همه چيز
her şeyden önce -
9 first of all
her şeyden önce -
10 firstly
önce, ilk önce, birincil olarak, her seyden önce, ilk basta -
11 zunächst
her şeyden önceönce -
12 namentlich
her şeyden önceözellikle -
13 vorerst
her şeyden önceşimdilik -
14 above all
her seyden önce, en önemlisi -
15 primarily
her seyden önce, aslinda -
16 to start with
her seyden önce, bir kere, birincisi; baslangiçta -
17 خصوص
خُصُوص1. heleAnlamı: ''özellikle'', ''hiç olmazsa'', ''her şeyden önce'' anlamında gelir2. konuAnlamı: konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, alay veya durum, mevzu3. sadetAnlamı: konuşulan asıl konu4. özellikleAnlamı: her şeyden önce bilhassa5. bahisAnlamı: konuşulan şey, konu6. bilhassaAnlamı: her şeyden önce, özellikle -
18 bilhassa
1. خصيصا [خِصِّيصًا]Anlamı: her şeyden önce, özellikle2. خصوص [خُصُوص]Anlamı: her şeyden önce, özellikle3. سيما [سِيَّما]Anlamı: her şeyden önce, özellikle -
19 hele
1. خصيصا [خِصِّيصًا]Anlamı: ''özellikle'', ''hiç olmazsa'', ''her şeyden önce'' anlamında gelir2. خصوص [خُصُوص]Anlamı: ''özellikle'', ''hiç olmazsa'', ''her şeyden önce'' anlamında gelir3. سيما [سِيَّما]Anlamı: ''özellikle'', ''hiç olmazsa'', ''her şeyden önce'' anlamında gelir -
20 خصيصا
خِصِّيصًا1. heleAnlamı: ''özellikle'', ''hiç olmazsa'', ''her şeyden önce'' anlamında gelir2. bilhassaAnlamı: her şeyden önce, özellikle
См. также в других словарях:
evvelemirde — zf., esk. Öncelikle, ilk önce, her şeyden önce Şunu evvelemirde doktoruna götürün, muayene etsin. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilk ağızda — zf. Önce, öncelikle, ilk iş olarak, her şeyden önce Birkaç hastalığın birden hücumuna uğradı. İlk ağızda büyük canlılığı ve iyimserliği ile bir bir onlardan kurtuldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanıp tutuşmak — 1) güçlü bir aşk ile sevmek 2) bir şeyi elde etmek için güçlü bir istek duymak Her şeyden önce bir bakanlık koltuğuna kurulmak ihtirasıyla yanıp tutuştuğunu ve oraya varmak için her vasıtayı mübah saydığını sezip anlamamış mıydı? Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Neşâtî — Neşāṭī (نشاطى) (?–1674) was the pen name (Ottoman Turkish: ﻡﺨﻠﺺ maḫlas) of an Ottoman poet. He was a Sufi, or Islamic mystic, of the Mevlevî order, and his poetry is often considered exemplary of the Indian style (سبك هندی sebk i hindî) of… … Wikipedia
özellikle — zf. Özel olarak, her şeyden önce, başta, hele, bilhassa, hususuyla, bahusus, mahsus Eşiğinde bulunduğu delilik üzerine konuşmaktan özellikle zevk alırmış. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
pala bıyık — is., ğı 1) Gür, uzun, yanaklara doğru kıvrık bıyık Her şeyden önce, pala bıyıkları ile meşhur, popüler bir yazar. H. Taner 2) sf. Pala bıyıklı … Çağatay Osmanlı Sözlük
popüler — sf., Fr. populaire 1) Halkın zevkine uygun, halk tarafından tutulan 2) Herkesçe tanınan Her şeyden önce, pala bıyıkları ile meşhur kırk, kırk iki yaşlarında popüler bir yazar. H. Taner Birleşik Sözler popüler bilim popüler müzik Atasözü, Deyim ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözleşme — is. 1) Sözleşmek işi 2) huk. Hukuki sonuç doğurmak amacıyla iki veya daha çok kişinin, kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat Anayasa, her şeyden önce bütün vatandaşların uymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
evvelemirde — (A. T.) işin başında, her şeyden önce … Osmanli Türkçesİ sözlüğü